Anasayfa > Haberler > Hikayesiz Bir Filmin İncelemesi: Napoleon

Hikayesiz Bir Filmin İncelemesi: Napoleon

Film İnceleme 5 ay önce Hikayesiz Bir Filmin İncelemesi: Napoleon

Tarihi filmler konusunda Gladiator, The Last Duel, Exodus, Kingdom of Heaven gibi efsanevi yapımlara imza atmış, savaş filmleri konusunda da başarısını kanıtlamış olan Ridley Scott’ın yeni filmi Napoleon. Uzunca bir süredir reklamları yapılan, “Napoleon geliyor!” diye heyecanla beklenen film vizyona girdi. Her ne kadar tarihsel bir figürün adını alsa da yönetmenin, tarihe bağlı kalmayıp bazı şeyleri değiştirdiğini biliyoruz. Tamamen belgesel-tarih bir film olmadığını bilerek izlememiz gereken bir yapım. Zaten tarih açısından pek çok da yanlışlık barındırıyor. O yüzden filmi, tarihi yanlışlarıyla değil bir sinema filmi olarak konuşmamız gerekiyor. Çıktığı günden itibaren özellikle kötü eleştirilere maruz kalan Napoleon’un imajı, seyirci gözünde oldukça yıprandı. Yapım, bu kötü eleştirilerin bir kısmını haklı çıkarıyor.

Napoleon filminin hikâye konusunda hiçbir vasfı yok. Hatta filmde hikâye yok. Kısa kısa anılardan oluşan sahneler var. Sanki Napoleon’un zihninin içindeymişiz de onun aklına gelen anılarını 10’ar dakika görüyormuşuz gibi bir his yaratıyor. Bu gördüğümüz anlar ve sahneler de hiçbir şekilde bir yere bağlanmıyor. Her anı; bir yerde kesiliyor, zaman atlanıyor, savaş oluyor, karakterler birden depresyona giriyor, ani ayrılıklar yaşanıyor, hiç beklenmedik bir anda “Bebeğiniz doğdu.” denilerek ekrana bir bebek geliyor. Filmde hikâyenin ne olduğu ne izlediğimiz konusunda hiçbir fikrim yok. Bir yandan Napoleon ve Josephine’in ilişkisi oldukça hızlı başlıyor. Bir anda Napoleon, Josephine’i görüyor, bir anda evleniyorlar ve bir anda boşanıyorlar. Napoleon ve Josephine ilişkisini gördük, nasıl bir ilişkileri varmış onları anladık diyebileceğimiz tek bir nokta dahi yok. Napoleon’un annesiyle bir diyaloğunu görüyoruz. Film bize annesiyle olan ilişkisini mi aktaracak derken birden annesi yok oluyor ve bir daha görmüyoruz. Savaş sahneleri konusunda bir yoğunluk yok. Olaylar nasıl gelişti, birden buraya nasıl geldik, aradan ne kadar zaman geçti, kimle savaştı, kim neden Napoleon’a birden düşman oldu gibi soruların cevabını filmden alamıyorsunuz. Film, tarihe bağlı kalmadığını, dramaturji adına bazı şeyleri değiştirdiğini söylüyor. Dolayısıyla herkesin izleyince bilgi sahibi olması gereken bir yapım olarak düşünüyorsunuz ancak tarihi bilginiz yoksa filmden neredeyse hiçbir şey anlamazsınız.

Napoleon filminin senaryosunu David Scarpa yazdı. Bir de Scarpa’nın ismini afişlere falan bastılar. Böyle olunca film senaryo açısından çok iddialı gibi duruyordu ancak berbat bir senaryoyla karşılaştık. Mantık hataları, zaman atlamaları, yetersiz diyaloglar, anlamsız espriler, empati kurulamayan karakterler, gerçekle ne kadar alakalı olduğu bilinmeyen hareketler ve daha birçok eksik sayabiliriz. Napoleon’un otizmli biriymiş gibi hareketler sergilemesi, Josephine’in hem duygulu hem de aşırı duygusuz biriymiş gibi gözükmesi, savaşlarda yer alan karakterlerin nereye ait olduğunun belli olmayışı, kimin Napoleon’a niye cephe aldığının anlaşılmaması gibi birçok eksik de beraberinde geliyor. Diyalog açısından baktığımızda da filmde akılda kalıcı hiçbir replik yok. Bir Napoleon filmi çekelim ne bulursak da içine dolduralım der gibi yazılmış bir senaryo var. Her hikâyenin yarım kaldığı, tamamlanan tek hikâyenin savaş sonuçlarının olduğu bir senaryo.

Oyunculuklar konusunda film başarılı veya başarısız diyebileceğimiz pek bir nokta yok. Çünkü filmde, oyuncuların kendini gösterebileceği bir sahne bulunmuyor. Tamamen tekdüze ilerleyen, bir tek savaş sahnelerinde aksiyon müziğinin getirisiyle yükselen sahneler var. Aksiyon sahnelerinde de savaşa yükselirken bir anda Napoleon’un garip garip hareketlerini görüyorsunuz ve bu adam otizmli mi acaba diye düşünmeye başlıyorsunuz. Sanki hiçbir konuda otoritesi yokmuş da her şey Napoleon Bonapart isimli, otizmli bir çocuğun hayal dünyasında gerçekleşiyormuş gibi duruyor. Ayrıca Napoleon rolüne Joaquin Phoenix’in fazla yaşlı kaçtığını söylemek gerekiyor. Vanessa Kirby de Josephine karakterine pek yakışmamış gibi. İkisi de gerçekten iyi oyuncular, karakterler açısından bakıldığında oyunculukları yine iyi duruyor ancak karakterlerin derinliğinin olmayışı ve seyircinin herhangi bir karakterle empati kuramaması, iyi oyunculuğu anlamsız kılıyor. Filmi izlerken hiçbir karaktere yakın hissedemiyorsunuz.



Filmin müziklerini yapan Martin Phipps’in de ortalama bir iş çıkardığını söyleyebiliriz. Ne aksiyon sahnelerinde ne dramatik durması gereken sahnelerde çok etkileyici bir müzik göremedik. Filmin müzikleri genel olarak anlatımı biraz daha güçlendirmiş demek isterdim ama herhangi bir anlatım bulunmadığından müzikler de tamamen havada kalıyor. Napoleon’un müzikleri, film içerisinde değil de normal hayatta dinlediğiniz zaman daha anlamlı gelebilir. Filmde olsa da olmasa da pek bir şey fark etmeyecek gibi duruyor. Neticede film sadece görüntüden ibaret.

Kurgu konusunda daha başarısız bir film izlediğimi hatırlamıyorum. Ne kadar zaman geçti, kim kime cephe aldı, şu an nereye geldik, az önce neredeydik neden bir anda buraya ışınlandık tarzı soruları çokça soruyorsunuz ve buna bir cevap alamıyorsunuz. Filmde çok fazla zaman atlaması bulunuyor ve bu zaman atlamalarını düzgün bir şekilde yapamadıkları için filmin zaman çizelgesi konusunda fikir sahibi olamıyorsunuz. Josephine’le Napoleon yeni tanışmışlar, iki sahne geçiyor “15 yıldır beraberiz.” diyorlar. Her şey çok hızlı ve çabuk gelişiyor. Bazı sahnelere, özellikle savaş sahnelerine kaç yılında yaşandığını yazmışlar ancak geri kalan sahnelerin hiçbirine ek bir bilgi koymamışlar. Bir şey yaşanıyor ve siz daha o olayın geçtiği zaman aralığını kavrayamadan, olayın sonucunu görüyorsunuz. Film sanki, kısa filmlerden oluşan 2 saat 38 dakikalık bir şarkı klibi gibi. Bu filme özel bir albüm yaparak diyalogsuz çekseler daha büyük bir etki bırakırdı.

Napoleon filminin tek başarılı noktası sinematografi. Film, üst düzey bir görsellikle karşınıza çıkıyor. Bu görsel şöleni her sahnede koruyor. 10/10 denilebilecek kadar güzel sahneleri var. Kostümler, sahne dekorları ve kamera açıları çok güzel düşünülmüş detaylara ve görselliklere sahip. CGI açısından sırıtan hiçbir nokta yok. Yalnızca bir sahnede CGI ufaktan bir rahatsız ediyor ama o da kısa süre içerisinde düzeliyor. Kostümleri ve sahne tasarımları açısından set ekibi kadar Stanley Kubrick’in de emeği var. Çünkü filmin dekorlarını, kostümlerini ve sahne tasarımlarını Stanley Kubrick’in yazdığı “Stanley Kubrick's Napoleon: The Greatest Movie Never Made” adlı kitabındaki çizimlerden alıyorlar. Bu detaylar, Napoleon filmini izlenebilecek kılan şeylerden birisi. Ancak makyaj ekibi, Joaquin Phoenix’i gençleştirme konusunda başarısız olmuşlar.

Filmde en çok rahatsız eden noktalardan biri ise Napoleon’un her yerde olması. Açılış sahnesinden kapanış sahnesine kadar Napoleon her noktada bulunuyor. Alakalı veya alakasız her sahnede 1 saniye dahi olsa kameraya gözüküp, gidiyor. Filmi dolu dolu yapalım diye düşünüp bomboş bir film çıkarmayı başarmışlar. Napoleon’un tarihte, savaş açısından pek çok başarısı vardır. Aynı zamanda devlet ilişkileri bakımından da sansasyon yaratan eylemleri vardır. Bunların hepsini bir filmde toplamak neredeyse imkânsız. Üstelik bunu 2 saat 38 dakikalık bir filmde yapmaya çalışmak deliliktir. Bu film yerine Napoleon adı altında bir triloji yapılsaydı çok daha fazla ses getiren, efsaneler arasında yer alan bir film serisi olabilirdi. Ancak tüm olaylar tek bir filmde toplanmaya çalışılmış ve son derece başarısız bir film ortaya konmuş.



Spoilerlı kısım. Bu noktada senaryo açısından başlayacak olursak daha ilk savaşta, Toulon savaşında, Napoleon’un atının göğsüne top geliyor. Atılan top atın göğsünü parçalıyor. At şaha kalkıp sırt üstü devriliyor ve Napoleon atın altında kalıyor. Kocaman bir atın altında kalan küçük bir adamdan bahsediyoruz. En azından birkaç kemiği bir yeri kırılmıştır diyoruz. O top mermisini yedikten sonra bu kadar rahat düşmesi zaten ayrı bir fiyasko. Ancak kocaman bir savaş atının altında kalan küçük bir adamın, en azından birkaç kemiğinin kırılması gerekirdi. Napoleon ise atın altından kendi başına çıkıyor. Bacağını rahat bir şekilde atın altından çekiyor. Kılıcını eline alıp, saldırıya devam diye kaleye doğru koşmaya başlıyor. Daha ilk savaş sahnesinden önümüze böylesine bir mantık hatası çıkması rahatsız edici oluyor. Josephine ile olan sahnelerinde, ilişkileri hakkında pek bir bilgi sahibi olamıyoruz. Napoleon Mısır’a gidiyor, Josephine onu aldatıyor. Napoleon savaşı yarım bırakıp Fransa’ya dönüyor ve Josephine’le konuşuyor. Tam şimdi bir şeyler olacak, ahlaki bir ikilem yaşanacak, karakterler arasında empati yapabileceğiz diye umarken birden barıştıklarını görüyoruz. Birbirlerine sensiz bir hiçim dedirttiklerini görüyoruz. İlişkilerindeki ilk aksiyonlu sahnede hiçbir şey olmadığını gördüğümüzde de Josephine ve Napoleon ilişkisinden iyice uzaklaşıyoruz. Boşandıkları sahnede de her şey yine bir anda gelişiyor. Josephine başka bir eve taşınıyor. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyoruz ancak birden Napoleon gelip seni özledim diyor ve el ele tutuşarak oturuyorlar. Arada neler konuştular, neler yaşandı hiç bilmiyoruz. Sonra bir anda Napoleon’un bebeği doğuyor, aniden çıkıp Josephine’in yanına geliyor ve bebeği gösteriyor. Bir daha bebeği hiç görmüyoruz. Bir anda Napoleon’un annesi çıkıyor 2 3 diyalog kuruluyor ve annesi yine ortadan kayboluyor. Bebeğin annesine ne olduğunu bilmiyoruz çünkü birlikte oldukları gece dışında bir daha hiç görmedik. Senaryoda çok fazla bu gibi eksiklikler var. Bazı filmlerde senaryonun belirli kısımları izleyiciye bırakılır ve açıklanmaz. Bu bilerek yapılan bir şeydir. Ancak bu filmde bunu tamamen hata olarak yapmışlar ve filmin tamamı bunlarla dolu. Yaşanan herhangi bir olay; nasıl gelişti, neler oldu diyene kadar sonuçlanıyor. Nasıl sonuçlandı diye sorunca da “Bir şekilde sonuçlandı işte.” tarzı bir cevap ortaya çıkıyor. Tarihteki çoğu olaya giriş yapmışlar ancak gelişme ve sonuç kısmını halledememişler.

Bu filmdeki Napoleon karakterini muhtemelen bu şekilde yazdılar. Napoleon karakteri çocukmuş gibi davranıyor. Ne istediği belli olmayan, her şeyi isteyen, garip garip hareketleri olan 3 yaşındaki bir çocuk gibi hareketler sergiliyor. Savaş sırasındaki korkuyla karışık heyecanını saklayamıyor, bir sağa bir sola yürürken arada bir zıplıyor. Eve geliyor Josephine’le birlikte olmak istiyor. Ancak bunu dile getirmek yerine “Mmm, mmaa, mmmaa, pa pa pa” şeklinde sesler çıkarıyor. Josephine de “Neden salak salak hareketler yapıyorsun?” dercesine “Olmaz saçım yeni yapıldı.” Tarzı şeyler söylüyor. Ancak anasınıfı öğrencimiz Napoleon “Mmm, mmaa pa pa” tarzı garip seslerine devam ediyor. Josephine de “Bu ruh hastasıyla uğraşılmaz.” dercesine “Tamam gel hadi.” diyor. Bu noktada da tavşanı rol model alan bir Napoleon izliyoruz. Çok hızlı hareket ederek saniyeler içerisinde işini bitiriyor. Ayrıca Joaquin Phoenix’in gençleştirme makyajını da hiç becerememişler. Toulon savaşında 25 yaşında olan Napoleon, filmdeki Toulon savaşında 40-45 yaşındaymış gibi gözüküyor.

Napoleon’un diğer karakterlerle olan etkileşimlerinde de sorunlar var. Filmde birçok karakter var ancak bu karakterlerin hiçbirisi aklınızda doğru düzgün yer edinmiyor. Çünkü filmde herhangi bir karaktere yakınlık duyamıyorsunuz. Film sizi içerisine çekemiyor. Sinemada olduğunuzun ve bir film izlediğinizin tamamen farkında oluyorsunuz ve bu da seyir zevki son derece düşük olan bu filmi iyice izlenmesi zor bir yapım haline getiriyor. 2 saat 38 dakika boyunca hikâye anlamında hiçbir şey almadığınızdan sadece görsellikle yetinmeye çalışıyorsunuz. Ancak bu da bir noktadan sonra sizi yoruyor ve sıkmaya başlıyor. Bir film iyiyse, diyalogsuz izlediğinizde de ne izlediğinizi, hikâyeyi ve olay akışını rahatlıkla anlarsınız. Bunda ise yalnızca güzel görsellik var. Ridley Scott, reklam piyasasında da aktif bir yönetmen olduğundan dolayı görsel şölen konusunda çok güzel işler ortaya çıkarabiliyor. Napoleon’u izlenebilir kılan tek şey de bu görsellik.

Napoleon’un ayrıca garip esprileri ve halleri bulunuyor. Napoleon’un birçok bilinen sözü açıklaması varken hiçbirinin filmde yer almaması da ayrı bir absürtlük katıyor. Hiç komik olmayan çeşitli espriler yapıyor. İzlerken, espri mi yaptığını yoksa başka bir şey mi anlatmaya çalıştığını anlayamıyorsunuz. “Bu adam ya salak ya da espri yapmaya çalışıyor.” ikilemine sıkça düşüyorsunuz. İzleyiciyi bu ikileme düşürmemek için yapılması gereken en azından Napoleon’a ufak bir derinlik katmaktı. Geçmişinden bir sahne veya şu an yaşadıklarının psikolojisine olan etkisiyle alakalı bir sahne, izleyicilerin Napoleon’la rahatlıkla empati kurmalarını sağlardı. Napoleon’da ne bir heves ne bir hırs var. Sanki birileri Napoleon’a, “Şunla savaş. Biraz da bunlarla savaş. Hadi biraz da kral yapalım seni taç giydirelim. Şimdi de şu ülkeyle savaşsana.” diyerek Napoleon’u zorla bir şeylere yönlendiriyormuş gibi duruyor. Sanki Napoleon’un hiçbir konuda hırsı ve hevesi yokmuş da birileri onu sürekli zorladığı için bir şeyler yapıyormuş gibi duran bir karakter var karşımızda. Ayrıca filmdeki hiçbir karakter de gelişim göstermiyor. Filmin başındaki halleri neyse sondaki halleri de o oluyor.



Filmin bu kadar kötü olmasının sebebi tamamen kurguyla da alakalı olabilir. Bu düşük bir ihtimal ancak director’s cut yayınlandığında karşımıza daha güzel, oturaklı bir film çıkabilir. Ancak böyle bir tarihsel figürü ve yaşadığı olayları tek bir filmle anlatmak zaten imkânsız. Director’s cut da muhtemelen 4 saat olacak ve yine yetersiz bir film olarak kalacak. Potansiyeli çok yüksek olan ancak tek filme sığdırılmaya çalışılarak harcanan bir yapım. Hollywood’daki sağlam hikâye anlatıcılığına dayanan filmlerin de nasıl bittiğini güzelce örnekleyen bir yapım.

Kötü senaryosuyla, başarısız yazılmış karakterleriyle ve berbat kurgusuyla harcanmış bir yapım olmuş. Filmde izlenebilecek olan tek şey görselliği, onu da bir film olarak uzun uzadıya izleyince fazlasıyla sıkıyor. Youtube’dan arada bir kesitini açıp “Çok iyi sahneleri vardı” denilecek bir film olmuş. Büyük perdede, kaliteli sistemde güzel sahneler izlemek istiyorum diyenler sinemaya gitmek isteyebilir ama film izlemek isteyenlere önerilecek bir film değildir.


Yorumlar (0)