Anasayfa > Haberler > Yılın En İyi Dizisi: The Last of Us

Yılın En İyi Dizisi: The Last of Us

Dizi İnceleme 1 yıl önce Yılın En İyi Dizisi: The Last of Us

Oyuncular tarafından oldukça sevilen hatta en çok sevilen oyunlardan birisi olan, konu bakımından kıyamet sonrasını anlatan The Last of Us bu yıl içerisinde diziye uyarlanmıştı. Dizinin uyarlanmasını ise yaptığı diziler ile popüler olan HBO üstlenmişti. İşte o dizi bu yılın en iyisi olmayı başardı.

Bir mantar türünün evrimleşerek insanlara bulaştığı ve onları kontrol ettiği dünyada hayatta kalmayı başaran bir grup insanı konu edinen Last of Us oyunu birçok oyuncu tarafından beğenilmişti. Oyunun güzel olmasında en büyük etkenlereden birisi ise hikayesiydi. Joel ve Ellie’nin, yozlaşmış insanlara ve insanlara saldırmayı görev edinen enfektelere karşı mücadelesi oldukça ilgi çekiciydi. Aksiyonlu, dramatik ve duygusal bu hikaye herkesin gönlünde yer edinmeyi başarmıştı. Daha sonra hikayenin başarısını gören HBO bunu bir dizi yapmak için kollarını sıvadı. İyi ki de yapmış.

Başrollerinde Pedro Pascal ve Bella Ramsey’in olduğu dizi oyuncular tarafından büyük bir umutla bekleniyordu ancak herkesin aklında “Mevcut hikayeyi berbat ederlerse ne olur?” sorusu yer alıyordu. Pedro Pascal için çok fazla eleştiri olmasa da Bella Ramsey’in Ellie karakteri için seçilmesi tepki toplamıştı. Karaktere benzemediği için gelen bu tepkiler bir süre sonra hayranlığa dönüşecekti. “Başarı alınmaz hak edilir” sözü Bella Ramsey için dile getirilecekti. Bu yazımızda sizlere The Last of Us dizisini inceleyeceğiz ancak bunu büyük bir hayranlıkla yaptığımızı bilmeniz gerekiyor. 

Tıpkı The Witcher dizisinde olduğu gibi ilk olarak diziyi izleyip daha sonra oyunu oynayan kişilerden birisiyim. Durumun böyle olması aslında dizi ve film odaklı olan benim için oldukça iyi bir şey çünkü oyunlardan öğreneceğim hikaye, diziyi izlememi ve ona karşı nötr bakışımı etkileyebilir. Ancak bu incelemede kesinlikle oyun kısmını katmadan ilerlemeye çalışacağım.

Sezon finalinin olduğu bölümü de izledikten sonra artık haftalardın içimi yiyip bitiren düşünceleri dışa aktarabilirim. En sonda söylemem gereken şeyi en başta söyleyerek başlayayım. Dizinin her bir bölümü kesinlikle mükemmel. Oyunculuklar mükemmel. Müzikler ve dramatik sahneler mükemmel. Görsel efektler mükemmel. Dizi tamamen bir başyapıt. Tek tek sebepleri açıklamaya gelelim.



Bella Ramsey’in oyunculuğu ile başlamak istiyorum. Kendisini en çok Game of Thrones’daki Lyanna Mormont karakteri ile tanıyorsunuz. Bunun dışında çok popüler olan rolleri bulunmuyor. Oldukça genç bir oyuncu ve kariyerindeki yükselişi belirleyecek olan dizi Game of Thrones değil The Last of Us oldu. Sekizinci bölüme kadar “Rolünü uyuyor mu yoksa uymuyor mu?” sorusu sürekli kafamı karıştırıyordu. Sekizinci bölümde Bella Ramsey’in canlandırdığı Ellie karakteri ile Scott Shepherd’in canladırdığı David karakterinin yaşadıkları düşüncelerimi netleştiren şey oldu. Uzun zamandır kendimi karakterin yerine koyduğum ve çok etkilendiğim bir sahne olmamıştı. Ancak bu sahne hem Bella Ramsey’e hayran olmamı hem de olayın dramatikliğini hissetmemi sağladı. Bu sahnede kesinlikle harika bir oyunculuk sergilendi. Ellie karakterine daha çok benzeyen birisi bulunabilirdi ancak aynı oyunculuğu Bella Ramsey kadar oynayamazdı. Bu sahnede Bella Ramsey’in role seçilmediğini, rolü hak ettiğini gördüm. 

Pedro Pascal’i çok fazla övemeyeceğim çünkü her zaman gördüğümüz mükemmel yeteneklerini sergilemeye devam etti. Yaptığı işlerdeki karakterlerini çok güzel oynamasıyla zaten hayran olduğumuz birini daha ne kadar fazla övebilirim bilmiyorum. Tabi bu düşüncem de sezon finali bölümüyle değişti. Çünkü bir babanın kızına olan bağlılığını mükemmel bir şekilde aktarmış. Gözünün tamamen karardığını ve artık Ellie’nin hayatını kurtarmak için kendi hayatından vazgeçtiğini bu sahnede görüyoruz. Kızının ölümünden sonra kendisini hayata bağlayan ve yaşam için mücadele edeceği Ellie için düşünmeden herkesle çatışması mükemmeldi. Olayın asıl mükemmel olan kısmı ise bunu çok güzel bir şekilde seyirciye aktarmasıydı. Birçok dizi ve filmin en büyük problemlerinden birisi seyirci sadece izleyip gidiyor. Kendisini karakterlerin yerine koymuyor. Ancak Pedro Pascal’ın oyunculuğu ve senaryonun başarısı sayesinde, sahnede herhangi bir bilgilendirme yapılmasa bile karakterin düşüncelerini anlayabiliyorsunuz. İşte bu kısımda oyunları oynamadıysanız sahneyi hissedebiliyor ve anlıyorsunuz. Ancak oyunu oynadıysanız diziyi ve sahneleri izlerken çoğu duygu yok olup gidiyor. Oyunları diziden sonra oynayan birisi olarak gördüğüm benzerlikler beni bir kez daha hayran bıraktı. Dizide oyun sinematiklerine mükemmel bir şekilde bağlı kalmışlar. Bu da yapım ekibinin diziyi yapmak için gösterdikleri titizliği anlamamıza sebep oluyor. Bu dizinin bize gösterdiği titizlik, oyunculuklar ve oyuna bağlı kalan senaryosu, diziyi en iyi uyarlama yapımlardan birisi yapıyor. 

Dizinin her bölümü çok başarılıydı. Özellikle çok fazla tepki çeken üçüncü bölüm de buna dahil. Bölümde homoseksüelliğin çok fazla gösterilmesi tepkileri beraberinde getirdi ancak Bill ve Frank’in hikayesini anlatmanın başka yolu yoktu. Oyun içerisinde gösterilen ancak hikayesinden bahsedilmeyen Bill karakteri her zaman merak konusuydu. Oyunda da tıpkı dizide gösterildiği gibi homoseksüeldi. Bu karaktere hak ettiği bir hikaye yazılmaya çalışıldığında üçüncü bölüm karşımıza çıkıyor. İnsanların bir gün kafayı yiyerek birbirine saldıracağını öngören, hükümetlere ve devlet yönetimine kafayı takmış, ayrıca kişisel silahlanmayı da birazcık abartmış bir adamın hayat hikayesi… Aslında bu tip karakterleri dizilerde ve filmlerde çok fazla görüyoruz ancak nasıl hayatta kaldıklarına dair asla başarılı bir hikaye göremiyoruz. Bill, kendi tabiri ile “Hayatta Kalma Uzmanı” bize bunu başarılı bir şekilde gösterdi. Kıyamet kopmuş olmasına rağmen yirmi yılı aşkın bir süre rahat bir şekilde hayat sürmeyi başardı. Dışarıdaki insanlar kötü bir beslenme hayatına sahipken Bill rahatını asla bozmadı. Hatta kendi tercihlerine göre de aşk yaşadı. Olayı dramatikleştiren ve bölümü güzelleştiren detay ise finaldeydi. Bu noktada senaristler ilk kez oyunun dışına çıktılar. Bill ve Frank için güzel bir son yazdılar. 



Dizinin her bir bölümünde oldukça fazla aksiyon gördük. Bunların bazıları insanlarla bazıları da enfekte olanlarlaydı. İşte dizinin bir diğer başarısı da burada karşımıza çıkıyor. Enfekte olanlar için CGI temelli çalışma yapılmamış. Öncelik kostüme verilmiş ve eksik kalan noktalarda ise CGI kullanılmış. Dolayısıyla enfekte olanları gördüğünüz zaman sahte veya yapmacık olduğunu anlamıyorsunuz. Kostümün kötü olduğu veya CGI olduğunu anladığınız bir sahne yok. Büyük bir emeğin olduğu çok belli. Çok kusursuz olduğunu da söylemeyeceğim çünkü sahte at sahnesi, sahneye film yapım ekibinin girmesi gibi hatalar var. Bunlar gözden kaçan küçük detaylar. Önemli olan seyir zevkini bozan ve izleyiciyi rahatsız edecek derecede yapılan hataların, başarısız CGI’ların olmaması. Enfekte olanların kostümleri çok güzel hazırlanmış, dekorlara çok fazla önem verilmiş diyerek geçiyorum.

Kesinlikle güzel detayların olduğu, harika oyunculukların olduğu bir dizi olmuş. Dokuz bölümü izlerken gerilmek, gülmek ve heyecanlanmak oldukça zevkliydi. Bu başarısı onu en iyi oyun uyarlaması yapımlarından birisi yapar. Pedro Pascal ve Bella Ramsey’i bu yıl ödül törenlerinde sık sık göreceğiz gibi…The Last of Us bu yılı güzelleştiren nadir şeylerden sadece biriydi.


Yorumlar (0)