Anasayfa > Haberler > Senaryosuz Bir Güzellik: Avatar The Way of Water

Senaryosuz Bir Güzellik: Avatar The Way of Water

Film İnceleme 1 yıl önce Senaryosuz Bir Güzellik: Avatar The Way of Water

Sinemada bir çığır açan ve kendisinden sonra çıkacak olan binlerce filmi etkileyecek Avatar’ın çıkışından tam 13 yıl sonra aynı ruh ve aynı kadro ile seri kaldığı yerden devam ediyor. Avatar The Way of Water filmi ilerleyen dönemlerde çıkacak üç avatar filmi için büyük kapılar açıyor. Peki uzun zamandır beklenen Avatar The Way of Water filmi nasıldı?

2009 yılında Avatar’ın çıkması ile seyirciler Pandora gezegeni ve Na’vi halkı ile tanıştı. Bu mavi halkın doğa ile kurdukları bağ, etkileyici sahneleri, izleyicilere aktardığı duygular ve o yıllarda ilk 3D film olma özelliği ile milyonlarca kişi tarafından defalarca izlendi. Ancak Pandora gezegeni hakkındaki meraklar ve gizemler asla bitmedi. Yıllar geçmesine rağmen izleyiciler her zaman devam filmlerini bekledi. Devam filminin olup olmayacağı, bu filmin yapım süresi ve aynı oyuncuların aynı karakterleri tekrar canlandıracağı konusu tamamen bir soru işaretiydi. Meraklı bekleyiş geçtiğimiz yıllarda Disney’in duyurusu ile daha da arttı. Çünkü Avatar filminin devam filmi değil devam filmleri geliyordu. Dört yeni Avatar filmi insanlarda büyük merak uyandırdı ve bekleyiş başladı. James Cameron’un ve eski oyuncuların içinde olduğu yeni filmleri izlemek için yerimizde duramıyorduk. Günler geçti ve sonunda film vizyona girdi. Uzun yıllardır beklediğimiz filmi sonunda izlemenin vakti gelmişti. Filmi izledim ve düşüncelerim genellikle iyi olsa da kafama takılan bazı sorular var. 

Avatar The Way of Water üç saatten uzun bir filmdi. Pandora’nın denizlerini keşfettik, Jake Sully ve Neytiri’nin çocukları ile tanıştık. Harika bir görsellik izledik. Bu konularda sizlerle aynı düşüncedeyim. James Cameron yine yapmış yapacağını. Deniz altı görüntüler ise kendisine hayran bırakıyordu. Ancak hikaye konusunda aynı şeyleri söylemem pek mümkün değil. Tabi bunları söyleyebilmek için geçerli birçok sebebim var. Hatta bu filmde yapılan senaryodaki bariz açıklardan dolayı diğer filmlerin gidişatları açık bir şekilde görünüyor. Şu an söylediklerim sadece bu filmin daha da mükemmel olması için yapılması gerekenler. Yapılmadığı hali bile mükemmel bunu hatırlatmak isterim. Artılara ve eksilere birlikte bakalım ve kendi kendimize biraz düşünelim. 



Senaryo benim için kilit noktalardan birisini oluşturuyor. Şu zamana kadar çok başarılı görselliği olan, çok güzel müzikleri olan, çok iyi oyuncuları olan filmler izledik ancak senaryo olmadığı zaman bu filmler unutulup gitti. Avatar The Way of Water filminde durumlar o kadar da kötü değil ancak diğer filmler hakkında çok bariz açıklar veriyor, bazı yerler size saçma geliyor, bazı yerlerde ise anlam veremiyorsunuz. Bunlar dışında merak ettiğim konulardan birisi de neden konuşması duyulmayan Tulkun’lara altyazı ekleme ihtiyacı duyuldu. İkran ve sahipleri arasında neden böyle bir konuşma yapılmadı? Çiçeklere de altyazı eklenecek mi? Bunlar aklımda soru işareti oluşturuyor. Büyük bir Tulkun yavrusu ile Ronal’ın yanına geliyor ve gözü ile yavrusunu gösteriyor. Buradan zaten yeni bir yavrusunun olduğunu anlayabiliyoruz. Ancak anlamayacağımızı düşünmüşler ve altyazı ekleyerek “Oğlum oldu.” dediği belirtilmiş. Cidden mi? Neyse, Tulkunlara fazla eleştiri yapmayacağım çünkü filmi kurtaran ve gidişatı değiştiren tek unsur onlardı. Çünkü filmin mantık anlayışı kendisi ile çekişiyor. İlk avatar filminde Jake Sully Toruk Macto olana kadar sadece 5 tane bu ünvanı alacak Na’vi gelmişti. Yani bu çok özel bir durum. Klanları birleştiren, kutsal anne ile iletişeme geçen ve kısmen dediğini yaptırmış biri kabilene geliyor ve sen onu istemiyorsun. Ne? Toruk Macto dediğin zaman büyük bir saygınlık söz konusu oluyor ancak bu filmde saygı göremedik. Bu filmde Mother ile bağlantıyı da çok fazla göremedik. Jake Sully bu filmde tamamen Mother’dan uzaklaşmıştı. Tamamiyle insani tarafını gördük. Bu diğer filmler için büyük bir açık kapıyı ve tahmin edilebilir bir senaryoyu gösteriyor. Diğer filmde Jake Sully’in Mother’dan uzaklaşması, birçok şeyi kaybetmesi ve tekrar ona dönmesini işleyecek bir film…Kim bilir?

Filmin kendisi ile ters düştüğü yerlerden birisi ise Mother’a bu kadar bağlı bir Na’vi ırkı varken, “Savaşını buraya getirme” repliği tüm bağları koparan cümleydi. Savaş sadece X kabilesi için yok veya sadece belirli bölgeden sonra duracak bir şey değil. Hava insanları gezegenin tamamını ele geçirmek istiyor. Gezegenin için veya Mother için savaşmak ne zamandır sadece Jake Sully’in savaşı oldu? Büyük çelişkilerden bir diğeri de buydu. 

Bu filmde klanlar arası çekişmeyi, Pandora’nın karanlık yüzünü veya savaşa tamamen hazırlıklı bir Na’vi ırkının karşı koyuşunu anlatabilirlerdi. Bunlar yerine daha basit bir konu ile Jake Sully’in çocuklarını ve onların ergenliğe girişlerini anlattılar. Sorumluluk almasını bilen en büyük abi, sürekli kendini kanıtlama çabasına giren bir kardeş, ben farklıyım o yüzden sessiz takılacağım diyen farklı bir kız kardeş ve olaylardan etkilenen ufak bir çocuk. Bu senaryoyu her filmde görebilirsiniz. Ben buradan şu sonucu çıkarıyorum. Yapımcılar kendi kendilerine şunu demiş olabilir; “13 yıl boyunca yeni film yapmadık çünkü aklımızda güzel bir senaryo yoktu. Ama Avengers:Endgame ile en çok izlemenme yarışı sonucu popüler olunca tekrar vizyona girmek için bir senaryo yazdık.”

Maalesef daha ileriye gidemeyen bir senaryoydu. Ayrıca senaryonun birçok sahnesi ilk filmin tekrarı niteliğindeydi. İlk filmde İkran’a binme eğitimleri olduğu gibi ikinci filmde de farklı yaratıkları kullanma eğitimleri gördük. Ve bu süre biraz uzundu. Bu noktada ilk filmi taktir etmek gerekiyor. Çünkü daha az bir film süresi olmasına rağmen zaman olayı çok verimli kullanılmış. İkinci filmde ise en az 1 saatlik sürenin boş yere kullanıldığını söyleyebilirim. Bu filmin hakkı normalde 2 saatten biraz uzun olmalıydı. Sağlam olmayan senaryo ile süreyi uzattıkları zaman da birçok hata ortaya çıkıyor. Kötü karakterlerin farkındalığının artması için koyu renkli ikranlara binmesi, Miles’ın var olma sebebi ve davranışlarının tutarsızlığı da dahil olmak üzere onlarca hata…



Senaryo dışında diziye kötü bir söylemde bulunamam. Çünkü dizinin tek açık noktası buydu ve bunu başarılı bir şekilde sunmuş olsalardı işte o zaman cidden muazzam bir film olacaktı. Filmin müzikleri, CGI’ı, oyunculukları da dahil olmak üzere birçok unsuru harikaydı. James Cameron’un görselliğe ne kadar önem verdiğini bir kez daha görmüş olduk. Su altı sahnelerinde mavi tonlarını kolayca ayırt etmemizi sağlayacak ışıklandırmalar ve su altı seslerinin başarısı çok net fark ediliyordu.

Ancak bitirmeden önce şu soruyu da sormak gerekiyor; içi boş güzellik cidden de güzellik midir?


Yorumlar (0)