Anasayfa > Haberler > İnceleme: Bullet Train 

İnceleme: Bullet Train 

Film İnceleme 2 yıl önce İnceleme: Bullet Train 

Brad Pitt'in başrolünde yer aldığı Bullet Train filmi aksiyon-komedi türünde bir yapım olmuş. Film adını, filmin tamamının içinde geçtiği trenden alıyor. Açıkçası filme girmeden önce tamamen aksiyon-gerilim üzerine kurulu bir suikastçi filmi olacağını düşünüyordum. Ancak film, daha ilk dakikalarından itibaren absürt esprilerle başlayarak izleyiciye ciddi bir aksiyon filmi olmayacağını vurguladı. Biz filmi beğendik. Bazı sitelerde aldığı puanların bu kadar düşük olmasının nedeni ise filmin mantık hataları ve yer yer cgi felaketlerine uğraması sonucu düşük puanlar aldığını düşünüyorum. Yine de, Don't Look Up filminde de yaşandığı gibi bu filmin de hakkının yenildiğini düşünüyorum.

Spoilersız olarak ele almak gerekirse, film kendisi hiç ciddiye almıyor. Suikastçi filminden beklendiği gibi birçok ölüm ve aksiyon yaşanıyor fakat bunları da ciddiye almayarak espriyle karışık bir şekilde izleyiciye sunuyor. Bu durum da oldukça komik olmuş. Filmde karakterlerin isimlerini ve lakaplarını da suikastçi filmine zıt bir şekilde seçmeleri ilk başlarda "Ne alaka?" gibi tepkiler vermenize neden olsa da filmin ciddiyetsiz olduğunu anlayınca bu isimler tatlı ve komik gelmeye başlıyor. Örneğin başrolümüz Brad Pitt'in filmdeki lakabı "Uğur böceği". Filme tatlılık katan bu lakaplar ve lakap tanıtımları oldukça komik ve eğlenceli olmuş. 

Film size bir suikastçi filminde göremeyeceğimiz türden canlı renkler sunuyor. Bu canlılık bir suikastçi filminde izleyiciye ters etki yaratabilir. İzleyici, gerileceği yerde canlılık yüzünden gerilim duygusunu yaşamadan sahneyi atlayabilir ancak film de size ciddi bir aksiyon filmi izletip germek istemediğinden bu canlı renkler filmle oldukça uyumlu bir hal alıyor. Filmi “İnternete düşünce izlerim.” düşüncesiyle değil de sinemaya giderek izlemenizi tavsiye ederim. Çünkü filmin ışıklandırması ve renkleri oldukça güzeldi ve kalitesiz bir ekrandan izlediğinizde seyir zevkinizi düşürebilir. Biz filmi Nişantaşı City’s Cinewam’da izleme şansı bulduk ve size de filmi burada izlemenizi tavsiye ederiz. 

Sinematografi açısından film, “Her sahnesi bir fotoğraf gibi…” denecek kadar kaliteli olmasa da ışıklar ve renkler bu durumu güzel toparlamış. Garip duran hiçbir kamera açısıyla karşılaşmadığımız gibi farklı tarzda da bir kamera açısı görmedik. Yıllardır filmlerde gördüğümüz klasikleşmiş kamera açılarının dışına çıkılmamış. Farklı tarzda bir suikastçi filmi için farklı ve zekice düşünülmüş yeni açılar görseydik daha güzel olabilirdi.

 



Aksiyon sahnelerindeki figürlerin de yenilik taşıdığı pek söylenemez. Ancak bunu, filmin kötü yanı olarak sayamayacağım çünkü filmin kendisinin de kaliteli, sert aksiyon diye bir iddiası yok.

Filmdeki karakterlerin hikayeleri ise gayet güzel işlenmişti. Hiçbir karakterin hikayesi havada kalmadı. Her karakterin bir noktada birbiriyle bağlantılı olması bir yandan hikayeye çok rahat bir şekilde hakim olmanızı sağlarken bir yandan da seyir zevkini artıran önemli unsurlardan biriydi. Karakterler için seçilen oyuncular ise rollerine çok iyi oturmuşlar. Görünüm olarak da oyunculuk olarak da bu karakterlere uyan oyuncular seçilmiş. Ayrıca her bir oyuncu rolüne iyi hazırlanmış. Oyunculuk performansları arasında sırıtan veya kasıntı olan bir oyunculuk yoktu. 

Senaryo açısından ise oldukça esprili, çatışmalı ve absürt bir senaryo işlenmiş. Diyalog olarak pek akılda kalıcı diyaloglara sahip olduğunu söyleyemesem de karakterler arasında geçen çatışmalar ve tartışmalar oldukça eğlenceli ve komikti. Ciddi bir ortamda bile çok absürt bir yerden gelen bir espri ile kendinizi gülmekten alıkoyamıyorsunuz. 

Spoilerlı kısma gelirsek, film esprilerle dolu. Karakterlere seçilen lakaplar bile oldukça absürttü. Brad Pitt “Uğur Böceği”, Aaron Taylor-Johnson “Mandalin”, Brian Tyree Henry “Limon” ve kadın bir karaktere “Prens” lakabı verilmesi filmin absürtlüğünün sadece ufak bir kısmı. En ciddi olan sahnesinde bile bir absürtlük bulabiliyorsunuz. 

Limon ve Mandalin, mafyanın oğlunu ve para çantasını teslim etmek için yanlarında tutuyorlar. Hem mafyanın oğlunun ölmesini engelleyemiyorlar hem de çantayı kaybediyorlar. İkilinin arasında geçen goygoylar ve boş muhabbetler ise çok eğlenceli. Limon’un çocuk çizgi filminden alıntılar yapması, çizgi filmdeki trenleri, iyi karakter kötü karakter diye ayırıp, trendeki insanlara o şekilde hitap etmesi ise oldukça komik olmuş. Mandalin karakteri öldükten sonra Limon karakterinin yaşadığı tatlı üzüntü ise duygulandırıcıydı.

Uğur böceği olan Brad Pitt’in görevi ise para çantasını alıp trenden inmek, fakat Uğur böceğimiz hiçbir şekilde trenden inmeyi başaramıyor. İlk deneyişinde Bad Bunny’nin canlandırdığı “Kurt” karakteri gelip “Sen benim karımı öldürdün.” diyerek uğur böceği abimizi dövüyor. Uğur böceği, kurt karakterini yanlışlıkla öldürdükten sonra güzelce süsleyip camdan dışarıyı izliyormuş gibi koltukta bırakıyor. Uğur böceği gibi bir suikastçinin da bu cinayetten sonra yaşadığı panik atak oldukça komik ve absürt durmuş. Bir köşeye oturup elinde poşetle nefes alıp verirken yardımcısı arayıp ona destek olduktan sonra ayağa kalkabiliyor. Her trenden inmeyi deneyişinde karşısına bir sorun çıkan uğur böceği, finalde bile trenden inemiyor. Filmin finalinde tam trenden inmiş sorguya çekilirken, patlayan bomba ile uçarak trenin içerisine hızlı bir giriş yapıyor. Uğur böceğimiz en son trenle raylardan çıkıp büyük bir kaza geçirdikten sonra trenden kurtulmayı başarıyor.

Karakterlerin kavga sahnelerinde bile birbirlerine hitap şekilleri ve esprili yaklaşımları filme ayrı bir tat katıyor. Film, Mandalin ile Uğur böceğinin kavgasının aniden tren çalışanı tarafından kesilmesi, Uğur böceğinin su alıp parasını Mandalin’e ödetmesi, ardından kavgaya kısa bir ara verip yaptıkları ekonomi sohbeti gibi birçok eğlenceli sahne barındırıyor.

Filmin geneline bakacak olursak, mantık hataları biraz fazlaydı. Karnından vurulup “Yuichi Kimura” karakterinin saatlerce tuvalette kan kaybedip ölmemesi aşırı mantıksız bir olaydı. Limon karakterinin filmin sonlarına doğru kapının önündeki adamı trenden atmak için vurmak yerine, adamın üstüne atlayarak aşağıya düşmesi de garip duruyordu. Ancak bu aşağıya atlama olayını, sonradan filmin credits sahnesinde verdiler. Limon karakteri aşağıya atladıktan sonra arabayla gelip “Prens” karakterine çarpıyor ve öldürüyor. Bunu senaryoya eklemek için Limon’u aşağı attıkları çok belli oluyordu. Bu durumu biraz daha zekice yapabilirlerdi ancak buna da çok kötü olmuş diyemeyeceğim.

Filmin sonu da ikinci bir Bullet Train için açık bırakıldı. Eğer gişede başarılı olursa devamı mutlaka gelecektir. Fakat “Bullet Train” ismini değiştirmeden nasıl bir şey yapacaklar bilemiyorum. Eğer tekrardan trende geçen bir film izlersek çok fazla tekrara düşülmüş olur diye düşünüyorum. Ciddiyet aramıyorum sadece eğlenmek istiyorum diyenler için oldukça komik ve eğlenceli bir film olmuş. Filmin eğlencesi sayesinde filmdeki mantık hatalarını görmezden gelebiliyorsunuz. Absürt komedi kategorisinde başarılı bir film olduğunu düşünüyorum. Eğer absürt komediden hoşlanıyorsanız bu filmi sinemada izlemenizi öneririm.

 


Yorumlar (0)