Anasayfa > Haberler > Gizemli ve Keyifli Bir Dizi: Wednesday
Yakın zamanda Netflix’in yeni çıkardığı bir seri hiç olmadığı kadar popüler oldu ve aylarca herkesin konuşmasına sebep olan bir akıma yol açtı. Tabi bunun bazı sebepleri vardı. Aslında sinema veya televizyona az biraz ilginiz varsa Addams Family’i duymuşsunuzdur. İşte bu ailenin üyelerinden birisi olan Wednesday bir dizi oldu.
Korku ve gerilim üzerine kurulu olan dizi Netflix üzerinde yayınlandı ve kısa bir süre içerisinde izledim. Ancak incelemesini yazmayı unuttuğum için incelemesi uzun bir sürenin ardından geldi. Kısa bir sürede izledim dediğim bir oturuşta diziyi bitirdim. Dizi hakkında bazı olumlu ve bazı olumsuz düşüncelerim var. Olumsuz düşüncelerim her zamanki gibi bu dizinin daha iyi olmasının önüne geçen sebeplerden kaynaklanıyor. Bu sorunlar ufak dahi olsa oldukça keyif kaçıran belki de dizinin akışına ters düşen tarzdan sorunlar. Peki o zaman kemerleri bağlayalım ve incelememize başlayalım.
Addams Ailesi, düşündüğünüzün aksine çok tatlı bir aile değil. Ölüm, korku ve acı üzerine kurulmuş bir aile. Ayrıca bu durumdan da oldukça zevk alıyorlar. Bu ailenin birçok ferdi var ancak Netflix uyarlaması olan Wednesday dizisinin ismi gibi ana karakteri Wednesday’i konu alıyor. Wednesday de ailesinin diğer üyeleri gibi somurtkan ve sürekli acıyı düşünen bir karaktere sahip. Diziyi keyifli yapan da burada başlıyor.
Kısaca dizinin konusundan bahsetmek istiyorum. Normal insanların arasında uyum sağlamakta zorlanan Wednesday, sürekli olarak diğer insanlara acı çektiriyor. Bu durumdan dolayı eğitim hayatı etkilenmesin diye ailesi çocuklarını uyum sağlayabileceği bir okula gönderiyorlar. Burada Wednesday çok sıkılacağını düşünürken insanların ortadan kaybolduğu olaylar yaşanıyor ve dedektiflik ruhu ile olayları çözmek için kollarını sıvıyor. Kendisi olayları çözmek konusunda oldukça heyecanlanıyor. Daha fazla detay anlatmayacağım çünkü aslında çok mükemmel bir konusu da yok.
Konu basit bir şekilde işlenmiş olsa da dizinin her bölümünü izlemek istiyorsunuz. Çünkü gizem unsurunu oldukça güzel kullanmayı başarmışlar. Normal bir diziyi izlediğinizde olaylar aslında en başında bellidir. Katil, kötü görünümle gösterilen ilk kişidir ve siz onun katil olduğunu ilk bölümde anlamışsınızdır. Ancak Wednesday dizisi için bunu söylemem pek mümkün değil. Dizide çok fazla şaşırtmaca var. Bu dizide en çok sevdiğim unsurlardan birisiydi. Dizinin her bölümünde farklı bir detay işleniyor ve bu detaylar her bölümde fikrinizin değişmesine sebep oluyor.Bu da bir diğer bölümü izlemenizi sağlıyor. Böylece kısa bir süre içerisinde diziyi izleyip bitiriyorsunuz. Ancak dizide anlatılanlar bir diğeri ile uyumlu değil. Örnek vermek gerekirse Wednesday, kendisi ile en çok çelişen karakterdi. Bunun sebebi ise aslında söyledikleri ile yaptıklarının tamamen zıt orantılı olmasından kaynaklıydı. Ölüm ve acıyı düşünerek bunlardan zevk alan birisi için çok fazla insansı duyguların eklenmesi hoşuma gitmedi. Ne de olsa yaşadığın aile, hizmetçiler ve olaylar bu durumlara alışmış olmayı gerektiriyor. Ancak bunlardan hiçbirini göremedik. Çelişkilerin ardı arkası ise kesilmedi. Tabi “O büyümekte olan bir çocuk ve duyguları sürekli değişiyor” diye bir yorum yapabilirsiniz. Bu düşünce mantıklı olabilir ancak bu kadar hızlı bir değişimi asla beklemiyordum. Aşk denildiği zaman kusma refleksi gösteren karakterimiz aşık oluyor, öpüşüyor ve hayaller kuruyor. Ölüme karşı sevgi besleyen bir karakterin ölümden korkması, olayları çözme konusunda başarılı olduğunu iddia eden bir karakterin eline geçirdiği ilk kanıtla olayları çözdüğünü iddia etmesi biraz kafa karıştırıcı geldi. Bu dizinin tek kötü yanıydı diyebilirim.
Diğer oyunculuklar çok iyi olmasa da Jenna Ortega’nın oyunculuğuna bayıldığımı söyleyebilirim. Dizide uzun bir süre çok başarılı bir karakter sergiledi ve övgüleri almayı hak ediyor. Yansıttığı karakterin tamamiyle karanlık ruhlu birisi olduğu ve olaylara duygusuzca yaklaştığını başarılı bir şekilde bizlere geçirdi. Wednesday, Scream ve X gibi yapımlarla birlikte kariyeri yükselişe geçti. Hak ettiğini düşünüyorum çünkü bir dizi boyunca göz kırpmamak ve bu kadar mutsuz bir karakteri çok başarılı bir şekilde yaşatmak her oyuncunun yapabileceği bir şey değil.
Dizinin bir diğer başarılı yaptığı şey müzikli sahneleriydi. Dizinin genel müziklerine baktığımız zaman dedektiflik unsurundan dolayı Sherlock Holmes müziklerini andıran tarzda bir müzik kullanmaları basite kaçmış. Ancak müzikli sahneler için aynı şeyi söylemeyeceğim. Mesela Wednesday’in çello çaldığı sahneler oldukça keyifliydi. Bunun gibi başarılı birçok sahne vardı. Ancak bir sahne vardı ki kesinlikle gülmekten ağlamama sebep oldu. Dizide “Space Song” var. Sahneye asla uymayan ve tiktok videolarında acıklı editler yapmak dışında hiçbir işe yaramayan bu müziği kullanmaları bende şok etkisi yarattı.
CGI için ise tek ve en büyük başarılı olanı “Thing” ‘idi. Thing, bu diziye komedi ve sevimlilik katan olaydı. Bunun dışında kullanılan tüm CGI’lar sıradan bir Netflix filminde olduğu gibi çoğunlukla kötüydü.
Her neyse, olaylar genel olarak bu şekildeydi. Ayrıca dizinin başarısı ile birlikte ikinci sezonu onaylandı. Zaten finalde bıraktıkları açıklık ile bu durum çok belliydi.