Anasayfa > Haberler > Gişede Batan Taş Gibi Film: The Last Duel
Alien, Prometheus ve Blade Runner gibi harika filmlere imzasını atmış olan yönetmen Ridley Scott'ın yeni filmi The Last Duel birkaç ay önce biz izleyiciler ile buluşmuştu. Ünlü ikili Matt Damon ve Ben Affleck`in onca sene sonra tekrar bir araya gelerek senaryosunu yazdığı film, ortaçağ yıllarında yaşayan iki tane şovalyenin ölümüne düello yapmasını konu alıyor. İzleyen çoğu kişinin beğenisini kazanan, hatta bazı kişilere göre 2021`in en iyi filmi olan The Last Duel`in neleri iyi, neleri kötü yaptığı üzerine konuşmak isterim.
Dostlar, her şeyden önce şunu size söylemeliyim ki; Ben filmi fazlaca beğendim. Filmde en beğendiğim şeylerden biri, filmin harika bir şekilde yansıttığı ortaçağ atmosferi oldu. Ortaçağda yaşayan insanların düşünce yapısı, o dönemin siyasi durumu, insanların gelenekleri ve olaylara verdiği tepkiler gayet güzel aktarılmış. Filmde geçen savaş sahnelerinin harika olması ise bu durumu desteklemiş. Filmin savaş sahneleri çekilirken, görsel efektten ziyade gerçek dublörler ve dekorlar kullanılmış. Ve bu da sahneleri fazlaca gerçekçi kılmış. benim filmde beğendiğim bir diğer unsur ise, filmin bir olayı üç farklı bakış açısından ayrı ayrı anlatması oldu. Kullanılan bu tekniğin artılarına ve eksilerine geçmeden önce filmi, aldığı bu cesur karar için tebrik etmek istiyorum. Günümüzde sürekli aynı filmlerin tekrarlarını izlediğimiz sinemada, bu tarz cesur kararların alındığını görmek insanı mutlu ediyor.
Filmde tek bir olayın üç farklı bakış açısı ile anlatıldığını sizinle az önce paylaşmıştım. Kullanılan bu teknik her ne kadar benim beğenimi büyük bir ölçüde kazanmış olsa da, bu onun hatalarının olmadığı anlamına gelmez. Tekniğin izleyicide olumlu olarak bıraktığı etkilerden belkide en büyüğü, izleyiciye aynı olayı anlatırken farklı duygular hissetme olanağı sağlaması olmuş. Olayı ilk defa izlerken ‘Bu adam burada haklı’ diyorsunuz. Ardından aynı olayı başka birinin bakış açısından izlediğinizde ‘Bir saniye, bu adam daha haklı lan’ tepkisini verebiliyorsunuz. Ve bu film boyunca böyle devam edip gidiyor. Filmin sonuna gelindiğinde ise izleyici olarak siz, kime hak vermeniz ve kimi sevmeniz gerektiğini bilemeyecek duruma geliyorsunuz. İyinin ve kötünün olmadığı, sadece gri insanların olduğu The Last Duel filmi, bu tekniği kullanarak gri insanları çok daha iyi anlatma fırsatı yakalıyor. Bu fırsatı ise, iyi bir şekilde değerlendirmeyi başardığını söyleyebilirim.
Şimdi gelelim filmde beğenmediğim ve kötü olduğunu düşündüğüm kısımlara. Aynı olayın farklı bakış açıları ile anlatılma tekniğini her ne kadar sevsemde, bu olay bir müddet sonra filmden sıkılmamı sağladı. Filmin ilk 30 dakikasını büyük bir heyecan ve beğeni ile izlemiştim. Çünkü sürekli yeni olaylar anlatılmakta ve harika sahneler izleyiciye sunulmaktaydı. Aynı olayları ikince kere izlediğimde -her ne kadar yeni sahneler ve yeni bakış açıları görsemde- yine aynı olayları izlediğim için sıkılmaya başlamıştım. Tüm bu olaylar üçüncü kez işlendiğinde ise ne yalan söyleyeyim; Ciddi anlamda sıkıldım. Filmin bu kısımları daha kısa tutulabilir, üçüncü bakış açısı hiç eklenmeyebilir veya anlatılan tüm bakış açılarına daha fazla yenilikler getirilebilirmiş. Fakat bunların hiçbiri yapılmamış.
Filmin bazı yerlerini izlerken her ne kadar filmden sıkılsamda, ben filmi fazlaca beğendim. Filmin hikayesi, senaryosu, oyuncuları, aksiyon sahneleri ve en önemliside diğer filmlerden farklı bir şekilde, izleyiciye aynı sahneleri yeniden yorumlama fırsatı vermesini hayet başarılı buldum. Gayet şık ve temiz bir ortaçağ filmi olan The Last Duel`in final sahnesini ise çok beğendim. Üç farklı bakış açısını izledikten ve karakterlere karşı olan bakış açılarınızı değiştirdikten sonra, o kadar karmaşık duygular içine giriyorsunuz k; Hem bir karakterin kazanmasını istiyorsunuz, hemde o karakterin ölmesini. The Last Duel filmine bir başyapıt diyemem. Ama her sinemaseverin denemesi gereken ayrı bir tecrübe diyebilirim. Sizlere filmi en kısa sürede izlemenizi tavsiye der ve mutlu yıllar dilerim.
