Anasayfa > Haberler > Gelmiş Gemiş En İyi Spider-Man Filmi

Gelmiş Gemiş En İyi Spider-Man Filmi

Film İnceleme 1 yıl önce Gelmiş Gemiş En İyi Spider-Man Filmi

2018 yılındaki ilk filmi Spider-Man: Into the Spider-Verse (Örümcek-Adam: Örümcek Evreni’nde) başrolümüz Miles Morales’in başından geçen olayları, paralel evrenlerden gelen farklı farklı Spider-Man’lerle anlatmaya başlayan Sony şimdiye kadar izlediğimiz en iyi Spider-Man filmini bizlerin beğenisine sunmuştu. Film, senaryo ve görsellik anlamında beklentilerin bi hayli üstüne çıkmakla birlikte gişede de büyük bir başarı elde edince devam filmi için kollar sıvandı. Serinin ikinci filmi olan Spider-Man: Across To the Spider-Verse ( Örümcek-Adam: Örümcek Evreni’ne Geçiş)’ü biz influencerlara özel ön gösterimde izledik. Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor ki: BU FİLM ÇOK İYİ BE ABİ! Beklentilerinizi yükseltip filmden alacağınız zevki de düşürmek istemem ama ÇOK İYİ BE. Neyse, incelemenin her yerinde pıt pıt spoilerlar olacaktır o yüzden filmi izledikten sonra bu incelmeyi okumanızı ŞİDDETLE TAVSİYE EDİYORUM. Gelin lafı fazla uzatmadan güzellememize geçelim zira ben bu filme aşık oldum. 

Film Gwen’in kendi evrenine döndüğü yerden başlıyor. Burada Gwen’in nasıl bir hayat yaşadığını, kendi evrenindeki Peter’ın nasıl öldüğünü görüyoruz. Bu evrende, Gwen ve Peter çok yakın arkadaşlar ancak Peter göz önündeki bir öğrenci değil ve örümcek de kendisini ısırmadığı için süper güçlere sahip değil. Bunlardan dolayı kendini çok eksik ve yetersiz hisseden Peter kendisini Lizard yapacak formülü icat eder. Evet! Bu evrendeki Lizard, Peter Parker’ın bizzat kendisi. Lizard’ın insanlara saldırdığı bi çatışmada, Gwen Lizard’ın üstüne enkaz düşmesine neden olur. Lizard öldükten sonra Peter formuna dönüşür ve Gwen o anda en yakın arkadaşını öldürdüğünü fark eder. Tam o sırada ise, o evrenin polisi olan George Stacy (nam-ı değer Gwen Stacy’nin babası) Spider-Women (Örümcek-Kadın’ın) Peter’ı öldürdüğünü görür ve onu suçlu olarak aramaya başlar. Gel zaman git zaman, olaylar olur ve Gwen babasının önünde maskesini çıkarır. Bi anlık tereddüt etse de, babası yine de teslim olması için Gwen’e çağrı yapar. Tam da bu sırada Miguel O’hara (nam-ı değer Spider-Man 2099, bkz. en güçlü Spider-Man) başka bir evrenden gelir ve olaya dahil olmuş olur. Sonrasında Gwen’i de ekiplerine alırlar ve üsse götürürler. Ha, ne ekibi mi? Baya bildiğiniz bir sürü evrenden toplanmış Spider-Man’lerin olduğu evrendeki anomalileri çözmeye çalışan bir ekip. Neyse, siz şimdi “Eee birader niye bize filmi anlatıyorsun?” diyebilirsiniz. Şundan dolayı anlattım: İlk filmde yarım kalan ve seyircinin aklında soru işaretleri bırakan Gwen Stacy’nin arka planını çok güzel bir şekilde bize anlatmış oldular. Çünkü Gwen başrollerimizden biri motivasyonunu bilmeden onunla bağ kuramayız. Bu 15-20 dakikalık sekans ile karakteri daha iyi anlamamıza ve kafamızdaki soru işaretlerinden kurtulmamıza yardımcı oldular. Ayrıca şuna değinmeden geçmek de istemiyorum: ABİ SİZ GERÇEKTEN ÜŞENMEDİNİZ Mİ YA? Gwen’in evreni de dahil olmak üzere neredeyse her gidilen farklı evrenin çizimi ve animasyonu da farklıydı. Gwen’in evreni birazda çizgi romanımsı ve çizgi filmimsiyken, Miles’ın evreni tamamen animasyon bir evrendi. Bunu çizenin, animasyona dökenin, renklendirenin, seslendirenin, yönetenin ellerinden öpmek istiyorum. Özellikle de bunu düşünenin… Aslanım senin alnından öpeceğim alnından! 

Neyse, ekibimiz Gwen’i yanlarına aldıktan sonra anomalileri araştırmaya ve engel olmaya devam eder. Onlar işine bakıkoysun, bizim Miles kendi evreninde Gwen’i özlüyor, düşünüyor, ah geçiriyor hatta deftere sayfa sayfa resimlerini çiziyor. Dünya hassas kalpler için zindandır Miles’ım, dikkat et kendine! He, bu arada adı Spot(Türkçe’ye “Delik” olarak çevirmişler, SUSUN) olan bir tane süper kötümüz var ama daha bu kötü olamamış baya kötümsü tatlı matlı bir şey. ATM soyarken falan baya batırıyor her şeyi, stajyer sayılır daha. O sırada, olay yerine Miles geliyor. Kızan genç tabi kanı durmuyor, bela gördü mü Martha görmüş Batman gibi koşa koşa gidiyor. Ne olsa beğenirsiniz? Bu Spot, bizim Miles’ı baş düşmanı olarak bellemiş ama Miles’ın bundan haberi yok. “Sen kimdin bro??” kıvamında takılıyor. Bunlar, dövüşmeye başlıyorlar, bir yandan da annesi Miles’ı telefondan darlıyor. Bir öğreniyoruz, bizim Miles üniversite kabul başvurusuna gitmemiş. Ailesi, öğretmenin yanında bekliyor ama Miles yok. Evladım, tamam Spider-Man ol, kimse sana olma demiyor zaten ama hobi olarak ol. Önce ders! Şaka şaka neyi seviyorsan onu yap. NEYSE, annesi telefondan darlayınca Miles zekasını ve Spot’un DELİKLERİNİ kullanarak Spot’u dize getiriyor. Bu arada, evet! Spot’un özelliği baya baya delik açmak. Tamam, başka mekanlara ulaşmasını sağlayan ufak solucan delikleri açmak ama yine de komik. Eleman deliklerine hakim olamıyor daha, bi de baş kötü olmaya çalışıyor. Miles, Spot’u dize getirdikten sonra öğretmeninin yanına gidiyor ve üniversite kabul işlerini konuşuyorlar. Tam o sırada pencereden ne görsün? Spot, deliklerinden kurtulmuş çatılarda fink atıyor. Miles bu durur mu? Durmaz. Anne, ben gidiyorum arkadaşlarla top oynucaz deyip bir anda gidiyor. O sırada, Miles’ın evreninde komiser olan babasının da telsizine süper kötü ihbarı gelince baba da gitmek zorunda kalıyor. Miles’ın cefakar annesi kalıyor bir tek içeride. O kadının hakkını ödeyemezsin oğlum ona göre davran. Sonrasında Miles, Spot’u buluyor ve bunlar tekrar dövüşmeye başlıyor. O sırada Spot kim olduğunu söylüyor. Meğersem Spot, ilk filmdeki çekirdek patlaması sırasında binada mahsur kalan çalışanlardan biriymiş ve o radyoaktif çarpışma yüzünden bu hale gelmiş. Herkes bununla dalga geçmiş, kız arkadaşı ayrılmış, hatta ailesi bile istememiş… Gayet doğal ve insani nedenleri var yani kızmasının. Hakkındır Spot’um var baş kötü ol. Biz tam bunları düşünürken Spot kendi açtığı delikten geçirdiği tekmesiyle kendi kıçına vuruyor ve rezil oluyor. Merak etme sevgili okur, okurken anlamadıysan hiçbir sorun yok çünkü izlerken de baya bir garip geliyor. 



Ardından, Gwen görev gereği Miles’ın evrenine geliyor. E tabi, görevi de Spot’u takip etmek. Neden mi? Çünkü Spot deneyler yaparak aynı ilk filmin sonunda olan patlama gibi bir patlama oluşturup oradaki kara deliğe giriyor. Sonrasında, Spot’u karanlık bir ortamda görüyoruz ve etrafta bir çok delik var. Bu deliklerde ise farklı farklı evrenler var. Sevgili Sony, bunu bize Spot’u Venom’daki marketçi ablayla konuşturarak gösteriyor. Yani Tom Hardy olsa daha çok sevinirdik ama büyük ihtimalle Tom abi 1 dakikalık gözükme için 5 milyon dolar falan isterdi, ki hakkıdır da, o yüzden gerek yok böyle de gayet güzel bir anlatım olmuş. Ayrıca, şunu baştan belirteyim filmde farklı evrenlerdeki anları arka planlarda görüyoruz ve bunların içinde Tobey ve Andrew’ın evrenleri de var. EVET! Çok anlamsız ve küçük bir olay ama insan heyecanlanmıyor değil. Konuyu çok dağıtmayalım Spot’ta kalmıştık. Spot, delikleri sayesinde istediği evrene istediği gibi gidip gelebileceğini fark ediyor. İnanılmaz bir güç gerçekten. Ancak şöyle bir sorun var: Gwen’in görevi Spot’u takip etmekti ama bizim Gwen Miles’la fingirdeşmekten görevi unutuyor ve böyle bir olaya oluyor. 

Evet, ana kötümüzün de nasıl oluştuğunu görmüş olduk. Ayrıca, Miles ve Gwen arasındaki flörtümsü arkadaşlık bağının da ne kadar güçlü olduğunu görmüş olduk. Çünkü, Gwen her evrendeki Gwen Stacy’nin Spider-Man’e aşık olduğunu biliyor böyle bir yük de hissediyor üstünde ancak hislerinden de emin değil. Bunun doğru olup olmamasından da emin değil ancak Miles Gwen’e baya sırılsıklam aşık durumda. Bir yanda böyle duygusal bir altyapı hazırlanırken diğer tarafta da kötü karakterin motivasyonunun veriliyor olması benim çok hoşuma gitti. Ne filmin temposunu düşüren bir duygusallık oluşuyor ne de duygusal alt yapıdan uzak bir fantastik hikaye anlatılmaya çalışılıyor. Gerçekten leziz! 

Ayrıca filmde o kadar fazla Spider-Man var ki görünce aklınız şaşacak. Hem de hiçbiri özenilmemiş karakterler değil, baya baya özenilmiş tasarımlara sahipler. Tabii film, artık baba olmuş Peter Parker, hislerinden ve benliğinden dolayı kafası karışmış Miles Morales, kendi gerçeklerinden kaçmaya çalışan Gwen Stacy, havalı mı havalı Spider-Punk Hobie, bebeği karnında Spider-Woman merkezinde geçiyor. Bu karakterlerin motivasyonlarını ve altyapılarını çok iyi verdikleri için de hiçbir şey kafanızda eksik kalmıyor. Diğer tüm Spider-Man’ler ise figüran olarak hikayeye mükemmel bir şekilde hizmet ediyor. Hele o kovalamaca sahnesi var ki gerçekten izlerken zevkten dört köşe olduk. Farklı tasarım ve çizimdeki binlerce Spider-Man’in Miles’ı kovalaması harikaydı. AYRICA HER BİRİNİN KULLANDIĞI AĞLAR VE O AĞLARI KULLANMA ŞEKİLLERİ DE BİRBİRİNDEN FARKLI. Gerçekten bu kadar ince işleyip, güzel bir şekilde detaylandırmaları o güzelim hikayeyi mükemmelleştirmiş. 



Bunların yanında, müzik kullanımına değinmeden geçersek hata etmiş oluruz. İlk filmdeki harika müzik kullanımından sonra bu filmde daha iyi bir iş beklemiştim ancak bu konuda bir tık gerilediklerini düşünüyorum. Bazı sahnelerde sırf atmosferi daha iyi yapması için kullanılan müzikler, sahneden yıldızı çalmaya başlayınca ana odağımız biraz kaymış oldu bu da tadımızı az da olsa kaçırdı. 

Daha bahsedilecek o kadar çok ayrıntı ve özellik var ki inanın say say bitmez. Ancak bu filmden sonra bi Spider-Man: Across To the Spider Verse - Gözünüzden Kaçanlar videosu yapmayı istemedik değil. Tabi, filmin Beyond the Spider Verse ile birlikte yapılmasından dolayı yarım kalması ve diğer filme bağlanması biraz tadımızı kaçırdı ancak herşeyiyle “Mükemmel animasyon filmi nedir, nasıl yapılır?” ve hatta “Harika süper kahraman filmi için neler yapılmalıdır?” sorularına adeta ders niteliğinde cevap veren bu film: Benden “Gelmiş geçmiş en iyi Spider-Man filmi” ünvanını alıyor.


Yorumlar (1)

sxenty
1 yıl önce

Cuma günü sinemada ailecek izledik. Ger.ekten de harika bir filmdi. Benim gençliğime denk gelen Örümcek adam filmlerinin üzerimde etkisi çoktu. Şimdi ise oğluma aynısı oluyor. Böyle güzel bir hissi yaşamama sebep olduğun için teşekkürler sony. Ayrıca güzel yazınız için teşekkürler softbox