Anasayfa > Haberler > Christopher Nolan: Inception'un Aslında Derin Bir Anlamı Yoktu!

Christopher Nolan: Inception'un Aslında Derin Bir Anlamı Yoktu!

Film 5 ay önce Christopher Nolan: Inception'un Aslında Derin Bir Anlamı Yoktu!

Bir bilimkurgu klasiği olarak kabul edilse de Christopher Nolan, Inception'daki bazı derin mesajların bilerek eklenmediğini itiraf etti. 2010 yılında gişe rekorları kıran film, değerli bilgileri ele geçirmek ve çalmak için bir hedefin zihnine sızma yöntemini kullanan bir grup profesyonel hırsızı konu alıyordu. Leonardo DiCaprio'nun başrolünde yer aldığı bir oyuncu kadrosuna sahip olan film, eleştirel ve ticari bir başarı elde ederek sekiz dalda Oscar'a aday gösterildi ve En İyi Sinematografi, En İyi Ses Kurgusu, En İyi Ses Miksajı ve En İyi Görsel Efekt dahil olmak üzere dört dalda Oscar kazandı.

Nolan, biyografik gerilim filmi Oppenheimer'ın vizyona girmesinin ardından The Atlantic'e konuştu ve Inception'ın yapım sürecini değerlendirdi. Yönetmen, izleyicilerin filmden çıkardığı derin anlamlardan bazılarını tam olarak planlamadığını, senaryoya içgüdüsel ve bilinçsiz olma güdüsüyle yaklaştığını itiraf etti. Nolan’ın açıklaması şu şekilde: “Film 2010 yılında vizyona girdiğinde akıllı telefonların popülaritesi hızla artıyordu ve akıllı telefonların içe dönük yapısının bir kısmı aslında iPod'un dallanma mekanizmalarına dayanıyordu. Müzik dinlemek için iPod kullanıyordum. Bilmeyenler için menü ekranlarında, farklı katalogların derinliklerine inmenizi sağlayan bir dallanma ağına sahipsiniz. Bu, William Gibson'ın yıllar önce, saf bilim-kurgu olarak yazdığı türden bir teknoloji. Cebinizde bütün dünyayı taşıma potansiyelinin ilk kez kurcalandığı bir dönemdi. Bu tür şeyler insanların günlük yaşamlarının bir parçası haline gelmeye başlamıştı ve böylece insanlar gerçekliğe farklı bir şekilde bakmaya başladılar. Gerçeklikler içindeki gerçeklikler hakkında düşünmeye başladılar. Bu arada bunların hepsi farkında olmadan yaşandı. Geçmişteki çalışmalarınız hakkında sanki her şey planlı ve kasıtlıymış gibi konuşma eğilimi var. Geriye dönüp baktığınızda kafanızda neler olup bittiğini ve dünya ile neyin senkronize olduğunu analiz etmeye çalışıyorsunuz. O zamanlar ve film üzerinde çalışmaya devam ederken, içgüdüsel ve bilinçsiz olmaya, dünyada beni harekete geçiren şeylere açık olmaya çalışıyordum.”



Inception'ı beyazperdeye taşıdığında Nolan, “Memento”, “The Prestige” gibi başarılara imza atmış, sektörün en saygın sinemacılarından biriydi. “Insomnia” ve “The Prestige” gibi daha orta bütçeli çalışmalarıyla tanınsa da yönetmen, “Batman Begins” ve Oscar adayı “The Dark Knight” ile bilim-kurgu geriliminin, büyük bütçeli yapımlarına doğru yavaş yavaş ilerliyordu. Ancak Inception ile birlikte Nolan, düşündürücü bilim-kurgu ve öykü anlatımı alanına girmeye başladı. “The Dark Knight” üçlemesinin sona ermesinin ardından, yönetmen bu türe Matthew McConaughey'nin başrolünde yer aldığı “Interstellar” ile geri dönecek ve benzer şekilde birden fazla Oscar adaylığı elde edecek ve eleştirmenler tarafından olumlu yorumlar alacaktı. Bir sonraki girişimi Tenet'in gösterimi COVID-19 salgını ve bazı kutuplaşmış tepkilerle gölgelenmiş olsa da düşündürücü bilim-kurgu türüne hoş bir dönüş oldu.


Vizyona girişi ve devamında, kasıtlı olmasa da Inception'ın uzun vadedeki geçerliliği, yönetmenin bilim-kurgu türünü genel olarak kavradığını gösteriyor. Wachowskiler'in kendisinden önce Matrix'te yaptığı gibi, film yapımcısının ilk gösteriminden 13 yıl sonra bile izleyicileri filmle ilgili sorularla baş başa bırakabilmesi bilim-kurgu türü açısından oldukça büyük bir başarıdır. Nolan'ın Oppenheimer sonrası nasıl bir filme yöneleceği konusundaki ayrıntılar belirsizliğini koruyor.


Yorumlar (0)