Anasayfa > Haberler > Bir Karışık Durumlarda Olan: The Witcher İkinci Sezon

Bir Karışık Durumlarda Olan: The Witcher İkinci Sezon

Dizi İnceleme 3 yıl önce Bir Karışık Durumlarda Olan: The Witcher İkinci Sezon

Uzun bir bekleyişin ardından The Witcher’ın ikinci sezonu geldi. Setten yayınlanan birçok görselle sürekli heyecanı arttırdılar. Böylece ikinci sezonun çıkışına kadar sürekli diken üzerinde bekledik. Peki beklediğimize değdi mi?

İkinci sezon çıktı. Aslında tüm bölümleri bir günde izlemiş olsam da inceleme yazmak için bir hafta bekledim. Yazının başlarında spoiler olmadan ilerleyeceğim sonlara doğru spoiler ile her konuyu değerlendireceğim. Geçen sezon olduğu gibi bu sezon da 8 bölümden oluşan bir sezon iledik. Sezonun geneli için ortalama demek gayet doğru olur. Çünkü hikaye bakımından çok çeşitliliğin olmadığı ve sadece Ciri üzerinden gidilen bir sezondu. Bu sezonun geleceğini biliyordum ancak bu kadar erken olacağını düşünmemiştim.

Diziyi izleyenler şunu diyecektir “İlk sezon daha güzeldi. İkinci sezon beni pek sarmadı” Bunun aslında birkaç sebebi var. İlk sebebi; ikinci sezonda hikayelerin %90’ı Ciri ile alakalı olduğu için çeşitlilik bulunmuyor. İlk sezonda karşınıza Geralt ve Yennefer gibi ana karakterlerin heyecanlı hikayeleri getirildi, bolca küfür ve aksiyon sahnesi gördünüz. İkinci sezonda ilk olarak bunlar yok. Dolayısıyla hikaye bizi pek içine çekemiyor. Konular Ciri ve Ciri ile uzaktan yakından bağlantılı her türlü sıkıcı konuları ele alıyor. Böyle olunca da sıkılıyoruz. İkinci olay ise sansür. “Ne sansürü” diyebilirsiniz. Belki farketmişsinizdir ikinci sezonda Geralt, ilk sezona göre hiç küfür etmiyor ve cinsel bir aksiyon gerçekleştirmiyor. Her yer küfür ve cinsellik olsun demiyorum ancak bunları sadece Geralt yapmıyor. Geralt dışında herkes “Fuck” aşağı “Fuck” yukarı konuşuyor. Ayrıca Geralt’ın ünlü “Hmm” demesi de kesiliyor. Karakterdeki değişime gitme aslında Henry Cavill’in kararıymış. Yeni versiyonu pek ilgimi çekmiyor çünkü bu tipleme zaten birçok dizide ve filmde var. Biz ilk Geralt’ı daha çok sevmiştik.

Hikayenin ilk sezondan kötü olabilir ama başka unsurlarla bunu düzeltebilirsiniz. Müzik ve başarılı bir CGI gibi veya aksiyon sahneleri ile olayları toparlayabilirsiniz. Peki Witcher’ın ikinci sezonunda böyle bir girişim var mı? Pek yok. Aksiyon sahnelerinin güzel olduğunu söyleyebilirim ama beni etkileyen bir müzik yoktu. Özellikle Bard’ın yeni müziği hiç başarılı değil. İlk sezondaki “Toss a Coin to Your Witcher” şarkısı çok ama çok başarılıydı. Ama ikinci sezondaki “Burn Butcher Burn” şarkısı hiç güzel değildi. Son bölümdeki aksiyon sahnesinde heyecan uyandıran müziklerin kullanılması güzel olmuş. Peki CGI ne durumda?

Dizinin genelinde yer alan CGI çok fazla değişiklik gösteriyor. Bazıları çok kaliteli iken, bazıları baya kötü duruyor. Söylemekten zarar gelmez diye düşünüyorum Bruxa’nın CGI’ı baya kötüydü. Hatta yaratıkların CGI’ı konusunda hâla geliştirilmesi gereken birçok konu var. Netflix’in iki üç dizide daha yaptığı o kötü yumruk CGI’ını da atlamamak gerekiyor. Aksiyonda durumlar ne? Aksiyon sahneleri gayet başarılı, hatta o kadar başarılı ki sanırım dizideki tek başarılı şey demek daha doğru olur. Farklı çekim teknikleri ile aksiyon sahneleri yapılmış. Bu çekim tekniklerini pek beğendim denemez ama çok da rahatsız olmadım.

The Witcher ikinci sezon inceleme görseli...


İkinci sezonla ilgili spoilersız söyleyeceklerim bu kadar. Ben asla “izlenmez”, ”vakit kaybı”, “puanı çok düşük” gibi şeyler söylemem. Her filmin ve dizinin kültüre ekstra bilgiler kattığına inanıyorum. Kötü de olsa izlenilip kendi fikrinizin oluşmasından yanayım. Zaten The Witcher kötü bir dizi değil. Sadece ikinci sezonla ilgili yaptığım bu kötü eleştirilere dayanarak diziyi izlememezlik yapmayın. Tüm bu olumsuzluklara rağmen keyifli vakit geçireceğinizi düşünüyorum. O zaman biraz da spoiler verelim…

Hikayede anlamadığım kısımların mevcut olduğunu itiraf edebilirim. Öncelikle risk almayı ve tehlikeye girmeyi sevmeyen Bard’ın neden iyilik timsali birine dönüştüğünü merak ediyorum. Sonra ise Yennefer’ın bu bölümde geri plana çekilerek sekiz bölüm boyunca güçlerinin olmamasını anlayamıyorum. Hikayede gereksiz bir uzatma var. Bu sezon dizide ne kadar çok Ciri’yi gördüysem bir o kadar Ciri’den uzaklaştım. Neden böyle oldu bilmiyorum. Belki de bu sadece benle ilgili de olabilir. Ama ikinci sezonda biri var ki kendisini çok sevdim. Çok başarılı canlandırması ile bana Vesemir’i bana yaşatan Kim Bodnia’ya teşekkür ederim. Karakteri iyi analiz etmiş ve çok iyi de canlandırmış. Tiplemesi de tam üzerine oturmuş. Yani ilk sezondaki Triss gibi tepki görülecek bir karakter ortaya çıkarmamışlar. Uzun saçlı, bıyıklı ve mızmız bir adam. Yine çok hoşuma giden durumlardan birisi ise Triss. İlk sezon Triss ile ilgili muazzam bir eleştiri vardı. Herkes Triss’i canlandıran karakterle Triss’i bağdaştıramıyor ve en azından saçının renk tonlarıyla ilgili eleştiriyorlardı. Bu sezon eleştirilerden sonuç çıkarılmış olacak ki düzeltmeler yapılmış. İkinci sezon güzel bir Triss ve Vesemir görmekten çok mutluyum. Gördüklerim kadar görmediklerim de beni bir o kadar üzdü. Final bölümüne kadar Wild Hunt’ı görmeyi bekledim. Set fotoğraflarında at üzerinde Wild Hunt çekimlerinin yapıldığını görmüştüm. Ben de her bölümü bir umutla açtım ancak finale kadar beklediğim olmadı. Bu hızda giderse ben dördüncü sezona kadar Wild Hunt’u göreceğimizi zannetmiyorum. Benim için tam bir hayal kırıklığı oldu.

Genel değerlendirmem hakkında birbirinden farklı duygular var. Yani ne çok iyi, ne çok kötü netliği olmadığı için benim için “Eh” dedirtecek bir sezondu. Ancak gelecek sezon için beklentilerim bu sezon için olandan daha fazla


Yorumlar (0)